11 Kasım 2012 Pazar

Gittim,Yüreğimin Götürdüğü Yere,Yerlere..















Ne zaman plan,program yapsam birşeyler çıkıyor.Karar verdim artık ayaklarım  ve yüreğim nereye götürürse ,oraya gideceğim. Genel de aynı yola çıkıyorum ya,hadi hayırlısı...:)

Bu sabah uyumayı planlarken, her haftasonu olduğu gibi yine erkenden uyandım,planım;Ortaköy'de kahvaltı,dışarıda Türk Kahvesi ve Gazete ile keyif yapmak  idi.Kabataş'a gitmek için tramvaya bindiğimde tramvayın  Beyazıt'a kadar çalıştığını öğrendim, başka nasıl gidilir, diye düşünürken kendimi Sultanahmet meydanında buldum.Bugün Avrasya Maratonu vardı,tramvayın çalışmama sebebi bu halk koşusuymuş.Gelmişken bir iki kare fotoğraf çektim. Neyse ki yürüyerek Gülhane,Sirkeci derken Eminönü'ne geldim.Buralarda yeni bir fotoğraf çekmedim,son zamanlarda yolum fazlaca düştü ve çekebileceğim bir kare kalmadı diye düşündüm.

Eminönü-Kadıköy iskelesine geldğimde kalakaldım,yine bir karar ile Kadıköy vapuruna bindim, havanın serin olmasına aldırmadan en üst kata çıktım,martıları sevmeme rağmen, biraz uzak kaldım,rüzgarın etkisiyle fazlaca üzerime geliyor gibi hissettim , ne olacak benim bu hayvan korkum,bilmiyorum..

Kadıköy'e iskelesine geldiğimde, Balon Cafe'ye doğru yürüdüm,daha önce toplantı ve etkinliklerimiz orada yapılıyordu, kahvaltı yaparım diye düşünüyordum ama  hem kalabalıktı ,hem de artık benim yapacağım kahvaltı değil,artık öğle yemeğiydi.Çarşı'ya doğru yürüdüm,biraz alışveriş yapıp,daha önce okuduğum ama kaybettiğim Hande Altaylı'nın Maraz adlı kitabını aldım, çok samimi buluyorum bu yazarı.Sevdiğim kitapları defalarca okuyabilenlerdenim.Birşeyler atıştırdıktan sonrs Starbucks'a geçtim,iki katlı bir mekan burası ,üst kat balkonda oturdum, sıcacık bir mocha ile kitabımı okumaya başladım, ortalama 1 saat vakit geçirmişimdir.Oradan dönüşe geçtim,Eminönüne geldim ve Galata Kulesine doğru çıktım, kuledibinden bir kaç fotoğraf çekip , tatlı  yorgunluk ile eve döndüm. Bugün de böyle bitti...















10 Kasım 2012 Cumartesi

Heybeliada


Bu postu ne zamandır yayınlamak istiyordum, işlerimin yoğunluğu, ek işler ve  Kurban Bayramı'nın araya girmesiyle, bugüne kaldı.Neyse,son zamanlarda sandıktan çıkardığım  fotoğraf makinemi,tekrardan büyük bir aşk ile kullanmaya başladım,her anı dolu dolu yaşayıp,fotoğraflayıp yaşam kalitemi de böylelikle arttırmış bulunuyorum.

Gelelim Heybeliada günlüğüne,Bir pazar günü (14.10.2012) evden heyecanla çıktım,programım Büyükada'yı gezip, güzel kareler yakalamaktı. Fakat planladığım gibi gitmedi,Kabataş'a geldiğimde Vapur'u kaçırdığımı anladım,ilk vapur seferi  saati 14:00 'de idi ve neredeyse 2 saat vardı.Biraz ilerde Mavi  Marmara'nın iskelesini gördüm ve motorun 10 dk sonra hareket edeceğini öğrendiğimde,hemen bindim, full doluydu,zaten oturma gibi bir niyetim de yoktu.Şansıma havanın güzel olması ve sonbaharın ılık esintisi, keyfime keyif kattı.O sırada sevdiğim bir arkadaşımla mesajlaşırken,Heybeliada'yı daha çok sevdiğini söylediğinde, ben de çok uzun zamandır gitmediğimi anladım ve ani bir karar ile Heybeliada'da indim.Ne küçük, ne büyük bir ada olan Heybeli,Prens Adalarının en yeşil korusuna sahip, sahil ve sevimli mimarisi ile dikkat çekiyor.Ben Heybeli'ye yani eski Rumca adı Bakır olan Halki'ye geldiğim de biraz hazırlıksızdım.Gidip,göreceğim yerler hakkında bilgi edinmeden,not almadan çıkmayan ben, bu sefer bir süpriz ile yüreğimin götürdüğü yerlere gittim.Aşağıda yazdığım yerleri  bir dahaki gezimde  tek tek anlatacağım, bu seferlik çektiğim karelerden birkaçını paylaşıyorum sizlerle..
 Heybeliada'ya geldiğinizde gidip,görmeniz gerekenlerin başında;
Aya Triada(Ruhban Okulu),Heybeliada Sanatoryumu,İsmet İnönü Köşkü,Hüseyin Rahmi Gürpınar Evi,Aya Spridon Manastırı(Tarik-i Dünya),Heybeliada Camii,Aya Yorgi(Saint Georges)Uçurum Klisesi,Çam Limanı,Perili Köşk ve Değirmenburnu Mesire Alanı.



Ada yolculuğunda Ayasofya,Topkapı Sarayı ve Sultanahmet Camii'sini tek karede  görmek kadar büyüleyici ama keşke daha iyi bir lense sahip olsaydım diye, iç geçirmedim değil.Neyse ki  bu güzel martı, kareye  bir güzellik kattı. 



Heybeliada çarşısında manav,bakkal,market,pastane,fırın gibi küçük,şirin esnaflar bulunuyor.Her mevsimi ayrı güzel olan bu ada'da herşey elinizin altında,4 mevsim burada yaşamamak için hiçbir sebep yok.






Sevimli mimariye sahip olan yapılarda yaşayıp, günlerce evden çıkmayıp,fayton ve atların nal sesleriyle kendimi zaman tüneline bırakıp , kitap yazmayı ne çok isterdim.


Heybeliada'ya geldiğinizde bisiklet kiralamanın yanında fayton ile gezmeyi de tercih edebilirsiniz.Küçük tur yani aşıklar turu 25.dk ,büyük tur ise ortalama 1 saat kadar sürüyor.Ben fotoğraf çekmek ve ada'yı  keşfetmek istediğimden, Heybeli'yi yürüyerek gezip,gezi sonunda bir bisiklet kiraladım..


 Heybeliada'ya fotoğraf çekmek için gelen bu küçük grup, birbirlerine modellik yapıp harika kareler çıkardılar


İspanyolca'da" ışık"anlamına gelen Luz, Heybeliada'nın İşgüzar sokağında bulunan sevimli bir cafe.Dışarıda 4 ferforje masa,1 tezgah ve kitaplıktan başka birşeyi yok.Çikolatalı Brownisi ve kahvesini denemeye değer.
  Restore edilmiş bir binada yer alan ve yemyeşil bir bahçesi olan Merit Halki Palace Hotel, haftasonu şehirden,trafikten,gürültüden uzak geçirmek isteyenlerin konaklayabileceği sevimli bir otel. 



 
Keyifli ve mutlu ayrıldığım bir Heybeliada gününden sevgili arkadaşıma sonsuz teşekkürlerimle...







13 Ekim 2012 Cumartesi

Fethiye/Saklıkent



Bu yıl tatilimizi arkadaşlarımızla  Fethiye'de geçirmeye karar verdiğimiz an,asıl  gidip,görmek istediğim yerin Saklıkent olduğunu anladım.Ovacık mevkii de bulunan otelimize  yerleşir, yerleşmez hemen otel'in yakınlarında bulunan bir tur firmasına gidip , Fethiye'de gidip görmemimiz gereken yerler hakkında bilgiler edindik.İlk olarak Safari Jeep turuna katılmaya karar verdik.Bu turun içeriğinde Saklıkent&Tlos&Yakapark&Çamur Banyosu vardı. Ben ilk öncelikle Saklıkent gezi fotograflarımızla bloğuma ve sizlere merhaba demek istiyorum.

Bilgi olarak wikipedia'dan yararlanmak istedim;

Saklıkent Kanyonu, yaklaşık 15 km uzunluğunda, içinde Bey Dağları 'nın kaynak suyunu bulunduran eşine az rastlanır bir doğa harikası. Akıntı çok şiddetlidir ve soğuk su akar. Fethiye'ye gelmeden Saklıkent-Kemer kavşağından, Saklıkent istikametine doğru hareket ettiğinizde, 32 km mesafe yapmanız gerekir. Tlos antik şehrine çok yakındır.

Kanyonun keşfi ise çok yakın bir tarihe dayanmaktadır. Rivayetlere göre bir çobanın keçisini buraya kaçırması sonucunda keçisinin peşinden gitmesiyle keşfettiği kanyon, çevre yerleşkelerde merak konusu olur. Çobanın burayı bildirmesinin ardından Çevre ve Orman Bakanlığı'nın Saklıkent'i Milli Park ilan etmesinden sonra, özel firmalarında da desteği ile Saklıkent bugünkü halini alır.