19 Eylül 2013 Perşembe

Paragliding-Yamaç Paraşütü- Babadağ / Fethiye






Hangimiz gökyüzünden süzülen rengarenk kelebekleri görüpte "Mutlaka bir gün denemeliyim" demedik.Yüksekliği 1969 metre olan Babadağ,aslında Denizli ili sınırları içerisinde yer alıyor. Ancak uçuşlar Fethiye'ye bağlı Ölüdeniz sahillerinde yapılıyor.Ölüdeniz, Türkiye'de ve Dünya'da ender bulunacak güzellikteki yamaç paraşütü cennetlerinden birisidir.
   
Havada kalma süresinin 45.dk ile 1 saat arasında olduğunu söylediler.Pilotlar biraz adrenalin yaşatmak için akrobatik hareketlerle biraz daha heyecan yaşatıyorlar hatta dayanamayıp hemen inmek isteyenler olduğunu söylediler. Benim uzunca düşünmem lazım bu konuda :)   Ben henüz o cesareti kendimde bulamadığım için sadece görsel şöleni izlemek ile yetindim. :)
     Adrenalin tutkuları için ortalama uçuş fiyatı 160 TL-190 TL arasındadır.


  Ölüdeniz kıyısındaki Belcekız Plajı, uzun ve genişliği ile oldukça rahat ve güvenli bir iniş alanı,genel de bu plajı tercih ediyorlar ya da Kelebekler vadisine iniş yapıyorlar.

   Görsel şöleni izlerken  aynı zamanda da  gün batımında kitap keyfi yaptım.

16 Eylül 2013 Pazartesi

İz Tuzu Beach-Dalyan

Carreta caretaların güvenip, yavrularını emanet ettikleri ender plajlardan birisi İztuzu plajı. Dünyada doğallığını koruyan ikinci plaj olma ödülüne de sahip İztuzu, tam bir doğa harikası. Bir tarafı tatlı su diğer tarafı Akdeniz olan bu kumsalın bir benzerinin olmadığı söyleniyor. Denize dikey uzanan dağların dibinden başlayıp, dalyan deltasının ağzını kapatan plajın kumları altın sarısı ve incecik. Deniz ise kristal berraklığında. Sığ bir kıyıya sahip olan İztuzu plajı, yürürken ayaklarınızın altında kadifemsi bir tad bırakıyor.
  İztuzu antik çağda kaunoslar tarafında kullanılan bir limanmış. İztuzuda bulunan bir yazıttan antik çağda burasının bir gümrük kapısı olduğu ve Kaunosluların tuz, köle ve tuzlu balık sattıkları belirlenmiş.
 




   İztuzu plajına iki şekilde ulaşılıyor.  Dalyan rıhtımından kalkan teknelerle sazlıklar arasında 35-40 dakikalık keyifli bir yolculuktan sonra plaja ulaşıyorsunuz. İkinci yol ise Dalyan postanesinin yanından kalkan minibüsler. Sulungur gölünü dolaşıp çam ağaçlarının arasında gelinen bu yolculukta oldukça keyifli. Ancak bize sorarsanız tercihinizi teknelerle olmalı, hem plajda çıkılan nokta daha güzel hemde yolculuk teknelerle iztuzuna daha keyifli.



Photography :Şule Öztürk 
Yazı              :Dalyan Belediyesi

EKS Mutfak Akademisi- Cook Mutfağı Etkinliği






















EKS Mutfak Akademisinde, Chef Muhittin Fidan'ın eşiliğinde gerçekleştirilen Cook Mutfağı ürünlerini niçin tercih etmeliyiz ?



Neden COOK Doğada Çözünür Streç Film kullanmalıyım?

Günlük hayatımıza giren birçok plastik gibi normal streç filmin doğaya bırakıldığı andan itibaren çözünmesi yıllar alabiliyor. Yeni COOK Doğada Çözünür Streç Film ise 2 yıl içerisinde doğada tamamen yok olarak çevreye zarar vermiyor. 2 yıl içerisinde gerçekleşen bu çözünme, doğanın yapısında bulunan dal ve samanın çözünme süresinden bile daha kısa…

Yeni COOK’u normal streç film gibi kullanabilir miyim?

COOK Doğada Çözünür Streç Film, standart streç filmlerin tüm özelliklerine ve hatta daha fazlasına sahip… Cook’u her türlü gıdanın doğrudan teması veya saklanması için güvenle kullanabilirsiniz.

COOK Doğada Çözünür Streç Film’i, buzdolabı veya derin dondurucunuz içerisinde saklama amaçlı ve mikrodalga fırın içerisinde ısıtma işlemlerinde kullanmanızda hiçbir sakınca yok.

Doğada çözünmenin yanı sıra Yeni COOK yiyeceklerimi saklarken ne gibi avantajlar sağlıyor?

COOK Doğada Çözünür Streç Film, yapısı itibari ile streçleme esnasında cam veya diğer plastikler yerine kendisine daha iyi yapışır. Cama ya da diğer plastik kaplara tam yapışmaması ise hava geçirgenliğini artıran ve bu sayede yiyeceklerinizin daha uzun süre taze kalmasını, daha sağlıklı koşullarda muhafaza edilmesini sağlayan bir avantajdır.

Farkı ne? Neden doğada çözünebiliyor?

COOK Doğada Çözünür Streç Film, kontrolsüzce doğaya atılan plastik atıkların çevreye vermekte olduğu zararı minimize etmek amacıyla oxo-bio çözünür polietilenden üretilmiş yeni bir üründür.

Streç Film’in üretim formülü değiştirilerek içerisine doğada çözünmesini sağlayan katkı maddesi eklenir. Bu katkı maddesi, streç filmi toprakta bulunan mikro organizmaların besin kaynağı olarak kullanabileceği bir yapıya indirger. Mikro organizmaların tüketimi ile de “COOK Doğada Çözünür Streç Film” 2 yıl gibi çok kısa bir sürede doğada çözünmesini tamamlar.

Yiyeceklerinizi korurken, ekolojik dengeyi de koruyarak gelecek nesillere daha yaşanılır bir dünya bırakmak istiyorsanız, duyarlı davranıp COOK Doğada Çözünür Ürün Serisi’ni tercih edin.

 Yazı : Cook Mutfağı 

15 Eylül 2013 Pazar

Pizza Hamuru ( Cook Mutfağı Etkinliği )


 
Yıllar önce denediğim ve tuttaramadığım pizza hamurundan sonraki ilk denememi bugün EKS Mutfak Akademisinde Chef Muhittin Fidan ile gerçekleştirdim. Görüntüsünden ziyade tadını tarif edemeyeceğim. Öyle lezzetli oldu.











Malzemeler:

  • 2 su bardağı un
  • 1 su bardağı su 
  • 1 yemek kaşığı ayçiöek yağı
  • 2 yemek kaşığı tuz
  • 1,5 yemek kaşığı şeker
  • 7 gr maya 
  • Garnutür (isteğe bağlı) 
  • 1 su bardağı domates sos 
Yapılışı :

  • Tüm malzemeler bir kapta karıştırılır
  • İyice Cook Streç filme sarılır
  • Önce oda sıcaklığında mayalanır
  • Daha sonra oval şekilde istediğiniz incelikte küçük pizzalar yapılır ve domates sos eklenir 
  • Ve istediğiniz garnütürü kullanabilirsiniz.
Afiyet Olsun :) 

Muhammara (Cook Mutfağı Etkinliği)




       Ve yine Chef Muhittin Fidan'ın eşliğinde yaptığımız " Muhammara " bildiğim kadarıyla Hatay ve Antep yörelerinde oldukça sık yapılıyor ve Restaurantlarda da son zamanlarda çok sık kullanılan bir meze. Ben bu tadı bugün ilk kez denedim ve artık sık sık sofralarımda da yer alacağını düşünüyorum. Deneyeceğiniz ilk tarfiflerinden birisi Muhammara olsun ve siz de geç olmadan bu tadı keşfedin.. 

 Malzemeler:

  • 2 su bardağı ceviz
  • 4 yemek kaşığı paprika acı biber sosu
  • 4 dilim ekmek ( ufalayarak) ( biz tost ekmeğinin içini kullandık )
  • 1 tatlı kaşığı nar ekşisi (veya limon suyu ve şeker)
  • 1 fincan kırmızı toz biber
  • Kimyon
  • 2 adet sarımsak
  • Tuz 
  • 1 çar bardağı zeytinyağı
Yapılışı:
  • Cevizleri 1-2 saat suda bekletin
  • Cevizi iri parçalara bölünecek şekilde havanda dövün
  • Ekmek,Sarımsak,Biber sosu,Tuz,Kimyon,Toz biber,Nar ekşisini ekleyin
  • Kıvamına göre zeytinyağını karıştırın
  • Cook Streç filmle streçleyip dolaba koyalım
  • 1 saat beklettikten sonra servis yapın.
Afiyet Olsun:)

Food Style :  http://www.sanalmutfakmert.com/

Çilekli Kurabiye Çemberi (Cook Mutfağı Etkinliği )



 Yine  EKS Mutfak Akademisi'nde     Chef Muhittin Fidan'ın eşliğinde yaptığımız bu tatlı mı tatlı eşsiz tarif hepimizi baştan çıkardı.Bugün iyiki de gittim dediğim Cook Etkinliğine katılmanında mutluluğunu yaşarken ,aklımda kalan tüm soru işaretlerini de gidermiş oldum. Diğer yazımda özellikle bu konuya değineceğim. 


Malzemeler:
  • 12 adet çilek ( ince ince doğranmış)
  • 500 gr.hurma 
  • 1 su bardağı toz antep fıstığı
  • 3 yemek kaşığı tahin
  • 1 su bardağı bisküvi (toz)
  • 1 yemek kaşığı bal 

Yapılışı :

  • Kıyılmış Hurma,Çilek,Toz fıstık,Tahin ve Bisküviyi bir kapta yoğurun
  • Daha sonra Cook Streç ile sıkı sıkı saralım
  • Buzdolabında en az 1 saat kadar bekletin ve servis yapacağınız zaman streç filmden çıkarıp 1 cm olacak şekilde eşit parçalara bölün.
Afiyet Olsun :) 

Alüminyum Folyo'da Rulo Köfte (Cook Mutfağı Etkinliği)







           EKS Mutfak Akademisi 'nde Chef Muhittin Fidan'ın daveti üzerine bugün  Cook etkinliğindeydim.Verilen menülerin arasında yer alan Alüminyum Folyo'da Rulo Köfte , bildiğimiz ve her zaman yaptığımız köftelerden biraz  farklı ,haşlama köfte tadında diyebiliriz. Özellikle diyet ve sağlıklı beslenenler için denemeye değer diyorum.:) Tercihe göre acı sos veya marmelat eşliğinde servis yapabilirsiniz.


Malzemeler:

  • 250 gr kıyma
  • 1 adet rendelenmiş soğan (ufak boy)
  • 2 galete unu ya da panko 
  • 1 adet yumurta
  • 6 dal maydanoz ( ince doğranmış)
  • Baharat isteğe bağlı 
 Yapılışı:
  • Tüm malzemeleri bir karıştırma kabında iyice yoğurun 
  • Yoğurulan kıymayı buzdolabında yarım saat dinlendirin
  • Streç film içerisinde dinlenen alüminyum folya ile rulo yapın
  • Daha sonra streç film ile tekrar sarın
  • 20 kat olacak şekilde fırına streç içerisinde atın
  • 180 derece'de 10 dk. pişirin.
  • Pişme süresi büyüklüğüne göre değişiyor,fırından çıkardıktan sonra streci çözelim ve sıcak servis yapalım.
Afiyet Olsun:) 

14 Mayıs 2013 Salı

Lokmacılar


                                                            
Manisa’da hemen her gün bir köşe başında lokma dökenleri görmek mümkün. Eskiden ustalar lokmaları kömür ateşinde dökerlermiş.Şimdi ise makineler ile bu işi yapıyorlar.
Vatandaşlar araba aldığında lokma döktürüyor, çocukları üniversiteyi kazandığında, bir işe yerleştiğinde, bir yakınını kaybettiği zaman kısaca İnsanlar,hayırlı işler için lokma döktürüyor.Manisa'da dışarıya çıkarken herkesin çantasında küçük bir poşet muhakkak oluyor.Lokmacılar ve hayrı yapanlaraz alırsanız kızıyorlar, tek keseyle kuyruktan çıkan çok nadir görülüyor.

Lokmacılarla 500 kişilik,1000 kişilik,2000 kişilik, artık kaç kişilik isterseniz, lokma döktürmek istiyorum, diye anlaşmanız  ve nerede döktürmek istediğinizi söylemeniz yeterli.



13 Mayıs 2013 Pazartesi

Cilveli Türk Kahvesi




Manisa'nin tarihi ver turistik mekanlarindan olan Yenihan'da kafe işletmeciliği yapan Tamer Cipiloğlu, cilveli kahveye sahip çıkıp yeniden canlandıran kişi. Eski dönemlerde şehzadeler için de özel olarak hazırlanan bu kahve, asıl şöhretini gelinlik kızlarla edinmiş. Gelinlik kızlar eve gelen görücülere bu cilveli kahveyi hazırlarmış.

Cilveli kahve, sunumu ve tüketiliş şekliyle diğer kahvelerden ayrılıyor. Fincana dökülen bol köpüklü Türk kahvesinin üzerine çifte kavrulmuş, öğütülmüş badem ve iki çeşit baharattan oluşan karışım dökülüyor. Kahvenin yanında bir kaşık veriliyor. Kahve içilmeden önce bademler yeniyor. Ardından kahve içiliyor. Köpükle badem ezmesinin karışımı özel bir tat oluşturuyor. Dövülmüş bademin kahvenin dibine çökmemesi için mutlaka çifte kavrulmuş olması gerekiyor.

Kahve'nin tadı ile ilgili benim fikrimi soracak olursanız , benim damak tadıma pek uymadı.Ne yeniliyor,ne içiliyor. Tabi hala bu kahvenin tiryakileri var. 

Manisa'ya yolunuz düşerse Yeni Han'da bulunan Han Cafe'de denemenizi öneririm.



Adres: 1. Anafartalar Mah. Gazi Osman Paşa Cad.
             (Yenihan) Merkez, Manisa



7 Nisan 2013 Pazar

Tlos-Fethiye

 Tlos. Likya'nın en önemli yerleşimlerinden biri olan Tlos Antik Kenti, Fethiye İlçesi’nin yaklaşık 42 km doğusundaki Yaka Köyü sınırları içerisinde kalmaktadır. Bölgenin en yüksek dağları olan Akdağlar'ın (Kragos) sarp batı yamaçlarında başlayan antik yerleşim, Eşen Nehri'nin getirdiği alüvyonlarla oluşmuş vadi düzlüğüne kadar ulaşır. Ayrıca güneydeki Saklıkent Kanyonu ile kuzey yönde bulunan Kemer Beldesi antik kentin egemenlik sınırlarını çizer. Savunmaya elverişli dağlık arazi yapısı ve Eşen Ovasına hakim konumuyla öne çıkan kentin antik komşuları arasında kuzeyde Araxa, kuzeydoğuda Oinoanda, kuzeybatıda Kadyanda, güneyde Xanthos, güneybatıda Pınara ve batıda Telmessos şehirleri yeralmaktadır. Böylece Tlos yerleşiminin başka hiçbir Likya kentinde olmadığı kadar geniş bir coğrafyaya yayıldığı anlaşılır ki, bundan dolayı Hitit kaynaklarında Tlos için “şehir” yerine “ülke” ifadesi kullanılmıştır. Gerçi Tlos Antik Kenti için kullanılan ülke ifadesi şaşırtıcı gözükmektedir. Ancak ele geçen yazıtlardan antik kentin çok sayıda semt ve mahallelerden oluştuğu, çevresinde ise merkeze bağlı pek çok köy yerleşiminin bulunduğu bilinmektedir.Eski Yunan mitoslarına göre her antik kentin bir kuruluş efsanesi ve bir de kurucu kahramanı vardır. Tlos'un kuruluş efsanesi de Hellen mitoslarına dayandırılmış ve Tlos kent adının Tremilus ile Praksidike’nin dört oğlundan biri olan “Tloos”dan geldiğine inanılmıştır. Hatta Pinaros, Xanthos ve Kragos’un onun kardeşleri olduğu kabul edilmiştir. Bahsi geçen mitolojik aktarımların en erkeni, MÖ 5. yüzyıla tarihlenen tarihçi Herodotos’un çağdaşı ve ayrıca Homeros ekolünden geldiği bilinen Halikarnasos’lu Panyasis’e aittir. Benzer bir inanışın uzun yıllar boyunca kabul gördüğünü gösteren diğer bir antik kaynak ise, MS 6. yüzyılda yaşadığı kabul edilen Byzantion’lu Stephanos’dur. Stephanos Byzantinos yazdığı “Ethnika” isimli coğrafi kitapta Panyasis’in aktarımlarını aynen kopyalamıştır.
 Homeros zamanından itibaren bilinen tüm antik kaynaklarda Likya halkının Hellen kökenli olduğu vurgulanmıştır. Bundan dolayı, özellikle batı ve güney Anadolu kıyılarında filizlenen gelişmiş kültürlerin yaratıcılarının, MÖ 12. yüzyıl öncesinde Dor istilasından kaçan ve Anadolu’ya sığınan Akha Hellenleri olduğu kabul edilmektedir. Ve hatta Troya savaşı ardından ülkesine dönmeyen bazı Akha ordularının da bu bölgelere yerleştiğine inanılmaktadır. Ancak bu inanışın gerçeği ne kadar yansıttığı tartışma konusudur. Çünkü Homeros, İlyada destanında tüm Anadolu halklarının birleşerek Troya önlerinde Akha birliğine karşı savaştığını etraflıca anlatmıştır. Anadolu halklarının dış güçlere karşı oluşturduğu bu birliktelik Troya savaşları öncesinden de bilinmektedir. Örneğin Hitit Kralı II. Muwattali ile Mısır firavunu II. Ramses önderliklerinde gerçekleşen Hitit-Mısır savaşı esnasında, tüm Anadolu halkları bir araya gelerek Hitit’lerin yanında savaşmıştır. Bu birliktelik, daha sonra II. Hattuşili zamanında imzalanan Kadeş Barış Antlaşması’nda da kendini gösterir. Dolayısıyla Homeros ve onu izleyen tüm antik kaynak aktarımlarında Anadolu halklarının hellenleştirilme ideolojisi politik bir olgudan öteye gidemez nitelikte gözükmektedir. Çünkü bu ideoloji ilk kez Homeros aktarımlarında vardır ve MÖ 8. yüzyıldan önce bu teori ile ilgili hiçbir yazılı belge bulunmamaktadır. Anadolu ve Mısır’dan bilinen yazılı belgeler ise, mevcut inanışın tam tersi bir bilimsel gerçeğe işaret etmekterdir.
 Likyalıların daha ege göçleri öncesinde bu topraklardaki varlığı bugün epigrafik ve arkeolojik buluntularla belgelenmiştir. Örneğin bölgenin coğrafi olarak tanımlanmasında kullanılan Lukka/ Lukki ifadeleri hem Hitit hem de Mısır metinlerinden, MÖ 15. yüzyıldan itibaren bilinmektedir. Gelidonya Burnu ve Uluburun batıkları ise dönemin arkeolojik kalıntılarını oluşturur. Benzer Bronz Çağ buluntularına son yıllarda kıyı Likya şehirlerinde de rastlanılmaktadır. Dolayısıyla Likyalıların Hellen soylu olduğu ve isimlerini Atina kralı Pandion’un oğlu Lykos’dan aldığı mitos inancı gerçeği yansıtmamaktadır. Doğrusu, Lykia ifadesinin yunancalaştırılmış bir kelime olduğudur. Diğer yandan Likyalılar kendilerini Trmmili, ülkelerini ise Trmmise olarak tanımlamışlardır. Homeros’un Likyalılar için kullandığı Termilai ifadesi Trmmili ile özdeştir. Trmmili ya da Termilai kelimelerinin bugünkü Dirmil/ Altınyayla yerleşimi ile aynı olduğu, Claudius Dönemi’nde dikilen Patara Yol Klavuz Anıtı üzerindeki Trimili ifadesiyle kesinlik kazanmıştır. Bununla da Herodotos’un Trmmili halkının Girit adasından geldiği aktarımının gerçeği yansıtmadığı anlaşılır. Eğer Likya halkı bölgeye başka bir yerden göç ederek gelmiş ise, onların anavatanı Eşen Irmağı’nın doğduğu ve bereketli toprakların bulunduğu bugünkü Dirmil ve yakın çevresi olmalıydı.
 Tlos isminin de Hellenler’le hiçbir ilişkisi bulunmamaktadır. Tlos kent adı Likçe bir ifade olan “Tlawa” kelimesinden türetilmiştir. Tlawa ismi ise, MÖ 15. yüzyıldan itibaren Hitit metinlerinde pek çok kez karşılaştığımız Lukka toprakları içerisindeki “Dalawa” yerleşimi ile özdeştir. Dalawa isminin geçtiği Hitit kaynakları arasında Konya-Yalburt’da bulunan ve üzerinde büyük Hitit kralı IV. Tuthaliya'nın (MÖ 1250-1220) Lukka seferinin anlatıldığı açık hava tapınağı ortostatları büyük önem taşımaktadır. Sözkonusu ortostatlardan 14. ve 15. bloklar üzerinde: “Dalawa Ülkesi’ne indim. Dalawa Ülkesi’nin kadınları ve çocukları önümde eğildiler”, ifadesi okunmaktadır. Yalburt hieroglif yazıtlarından tüm Likya Bölgesinin Büyük Hitit Krallığı Dönemi’ndeki varlığı ve Hititlerle olan yakın ilişkisi açıkça görülebilmektedir.
 Tlos ve yakın çevresinde Neolitik Dönem ile başlayıp Demirçağ’a kadar kesintisiz devam eden yerleşim izleri tespit edilmesine rağmen, Demirçağ başlangıcından MÖ 540 yıllarındaki Pers istilasına kadar geçen süreye ait pek fazla arkeolojik buluntu ele geçmemiştir. Sadece MÖ 2. binyılı sonlarına tarihlenen ve gri seramik olarak da adlandırılan küçük çömlek parçaları ile az sayıda Geometrik Dönem seramikler ancak günümüze ulaşabilmiştir. Sözkonusu döneme ait buluntular uzun yıllardır kazıları devam eden diğer Likya kentlerinden bilinmektedir. Tlos Kazıları oldukça yenidir ve dolayısıyla zaman içerisinde bahsi geçen döneme ait yeni arkeolojik veriler beklenmektedir.
 Başlangıçtan itibaren tüm Likya kentleri arasında ethnos-polis düşüncesine dayanan askeri (symmachia-epimachia), politik (sympoliteia) ve dini (amphiktionia) bir birliktelik bulunmaktaydı. Sözkonusu birlikteliğin başlangıcı, MÖ 15. yüzyılda oluşturulan Batı Anadolu’daki Assuwa/Arzawa konfederasyonuna tüm Likya kentlerinin “Luggalılar” kimliği altında katılımında hissedilir. Benzer bir birlik oluşumu Hitit Kralı II. Muwattali ile Mısır Firavunu II. Ramses önderliklerinde gerçekleşen Hitit-Mısır savaşı esnasında “Lukka Ülkesi” adıyla Hitit’lerin yanında yer almalarında da gözlemlenir. Lukka kimliği altında Mısır’a ve Kıbrıs’a saldırmaları da yine bu birlik oluşumunun somut bir göstergesidir. Bunlardan başka, Troya savaşları esnasında Akha Hellenleri’ne karşı kral Sarpedon önderliğinde Lukka ordularının da ön saflarda yer almaları, söz konusu birlik oluşumunun MÖ 2. binde ne kadar kuvvetli olduğunun önemli diğer bir ifadesidir. Likya halkının bu organize görünümü sadece MÖ 2. binli yıllarla sınırlı kalmamış, Demir Çağ’dan itibaren de pek çok benzer örnek olduğu bilinmektedir. Herodotos’un Likyalılar ile ilgili aktarımlarında benzer bir düşünce özellikle vurgulanmıştır. MÖ 452-445 yılları arasındaki Atik Delos Birliği listelerinde “Likyalı” kavramının kullanılması, Pers veya Yunan egemenliğine karşı Likya şehirlerinin ortak savunma yapma planları yine bu birliktelik düşüncesinin somut göstergeleri olarak kabul edilebilir. MÖ 2. yüzyıl ilk yarısındaki Likya Birliği kuruluşu öncesi basılan beylik dönemi sikkelerin üzerinde kullanılan ortak semboller de yine birlikteliğe işaret etmektedir. Likyalıların erken dönemlerde kendi aralarında oluşturdukları birlik yapısı, MÖ 168/67 yıllarında kurumsallaştırılıp resmileştirilmiş ve böylece, özünde Likya kentlerinin ve vatandaşlarının demokratik bir anayasa çerçevesinde oylama esaslı, seçimle yönetilmelerine dayanan Likya Birliği kurulmuştur.
 Tlos Antik Kenti Xanthos, Patara, Pinara, Olympos ve Myra gibi birliğin üç oy hakkına sahip en büyük altı şehrinden biri kabul edilmiştir. MS 43 yılında Roma İmparatoru Claudius Likya Bölgesi’ni bir Roma eyaletine dönüştürür. Bu dönemde de Tlos birlik içindeki önemini korumuş ve Metropolis ünvanını taşımaya devam etmiştir. Bu önemden kaynaklanmış olsa gerek ki, Patara’da dikilen Yol Klavuz Anıtı’nda vurgulandığı gibi, Likya yol ağı yedi farklı yönden Tlos’a bağlanmış ve güneyde Xanthos’tan, güneybatıda Pinara’dan, batıda Telmessos’tan, kuzeybatıda Kadyanda’dan, kuzeyde Araxa’dan, kuzeydoğuda Oinoanda’dan ve doğuda Choma’dan gelen ticari yollar Tlos’da kesişmiştir. Bu güzergahların pek çoğunun günümüzde kullanıldığı da bilinmektedir. Hristiyanlık Dönemi’nde Tlos, Likya’nın önemli piskoposluk merkezlerindendir. Bu dinsel önemin MS 12. yüzyıla kadar devam ettiği arkeolojik verilerle belgelenmiştir. Tlos, Likya sınırları içerisindeki önemini Osmanlı Dönemi’nde de hissettirir. Bölgeye en son 19. yüzyılda gelen ve “Kanlı Ali Ağa” olarak ünlenen Osmanlı Derebeyi, Tlos Akropolünün zirvesine antik dönem kalıntılarını da kullanarak şatosunu inşa etmiştir. Bugünkü modern Yaka Köyü antik Tlos yerleşiminin üzerine kurulmuştur.
 Her ne kadar Likya kentleri arasında sürekli ortak bir birliktelik gözlemlense de, MÖ 540 yıllarında Harpagos önderliğinde Pers ordularının Likya’yı istila etmesiyle bağımsızlık yitirilir ve Beylikler Dönemi sonuna kadar tüm Likya Bölgesi Pers egemenliği altında kalır. MÖ 360 yıllarında Perikle’nin Perslere karşı başlattığı bağımsızlık savaşının başarısızlıkla sonuçlanması ardından Likya kısa bir süreliğine Karya Bölgesi’ne bağlanır. MÖ 334/33’te Büyük İskender Likya’ya egemen olmuştur. İskender’in ölümünün ardından egemenlik sırasıyla Antigonoslar, Ptolemaioslar, Seleukoslar ve Rodos arasında sürekli el değiştirmiştir. Likya’nın bu karmaşık dönemi, MÖ 168/67 yıllarında Roma Senatosu tarafından Likya’nın bağımsızlığının tanınması ve Likya Birliği’nin resmileştirilmesiyle son bulur.



Bilgi :Vikipedi
Fotoğraf :Şule Öztürk 









15 Mart 2013 Cuma

Dr.Oetker Wolke Çikolatalı ve Limonlu Kek




Geçenlerde markette alışveriş yaparken  Dr.Oetker'in yeni çıkan Çikolatalı ve Limonlu  Wolke Kek Karışımlarını gördüm.Şimdiye kadar yaptığım tüm kek denemelerim hüsran ile sonuçlanmıştı.Hazır işlenmiş ürünleri ne kadar tercih etmesem de bu sefer kendime yenik düşmüş ve 2 kutu almış bulundum.Tarifi ve yapılışı kutuların arkasında yazıyor ,sadece şunu belirtmeliyim ki; Ben Süt, margarin yerine ,3 yumurta ve 1 paket krema kullandım..Ve ihtiyacınız olan kelepçeli kalıp veya muffin kalıplarınızı da kullanabilirsiniz. 

Not:Kek karışımının içine vişne,damla çikolata,badem,ceviz ne isterseniz az miktarda ilave edebilirsiniz.

Afiyet olsun;)


11 Ocak 2013 Cuma

Köşebaşı Restaurant-Galleria

 
Dünyanın en iyi 50 restaurantlarından  biri olan     Köşebaşı, birçok ödül ve başarıya imza atmakla birlikte  İstanbul'da;  Levent, Cadde, Nişantaşı, Galleria, Beylikdüzü,Maslak,Çengelköy, ile Ankara,İzmir ve yurt dışında ise; Sao Paulo, Atina,Bahreyn,Dubai, Riyadh ve Amsterdam şubeleriyle müşterilerine  hizmet vermektedir. Yine sevgili arkadaşım Funda'nın doğum günü için güzel bir öğle yemeğinde 4 arkadaş buluşup;Başlangıç olarak Üzümlü Ispanak,Abaganus, Patlıcan Dolması ve Fındık Lahmacun. Ana yemek olarak;Tarsusi Kebap,Ali Nazik, Çöp Şiş tercih ettik.Tatlı almadık, başka bir cafe de pasta keseceğimiz için. 



Genel olarak değerlendirecek olursak,Nezih bir ortamı var,servis olarak iyi.Biz mezelerimizi ortaya aldık ve her ne kadar fındık lahmacun ikram gibi sorulmadan  tabaklarımıza koysalarda,hesap geldiğince ücrete tabi olduğunu görüyorsunuz.Bir öğle yemeği  olduğunu düşünürsek fiyatlar normalin çok üzerinde, buna kuver ücreti de ekleniyor,kişi başı ortalama 55-65 TL arasında bir hesap geliyor.

Yine de bir akşam yemeğinde ,özel kutlamalarda tercih edilebilir bir mekan.

Sevgilerimle,









 

6 Ocak 2013 Pazar

Çiğdem Pastanesi 1961 -Sultanahmet




Divan yolu üzerinde bulunan,1961'den beri aynı yerde hizmet veren,Sultanahmet Tramway durağının 50m. kadar yakınındaki bu tarih kokan pastaneye daha önce gelmediyseniz çok şey kaçırdınız diyorum.!

Tüm ürünlerini büyük bir titizlik ve tazelik ile çok makul fiyatlarla müşterilerine sunan Çiğdem Pastanesi,turistlerin de oldukça ilgisini çekiyor.

 
Brokolili,Pırasalı,Patlıcanlı ve Kıymalı böreklerini muhakak denemenizi isterim ve Çayın sunulduğu bardaklar ise keyfinize keyif katıyor. 

Bugün milföylü,muzlu pastasını denedik. Arkadaşım arenandfamily.blogspot.com ile birlikte Oldukça hafif ve lezzetli idi.Eskiden beri gelirim buraya,çoğu ürününü  de denedim.Kesinlikle tavsiye ederim.


Türk Kahvesini de kahvaltı sonrasında unutmayın derim :)